Sayın Çavuşoğlu'nun haberi var mı?
Hatırlarsanız birkaç gün önce kaleme aldığım “MEB’e zorunlu ‘Kalite’ dersi çağrısı!” başlıklı yazımda özetle;
“Mustafa Karaman başkanlığındaki Kalite Birliği (KALBİR) Yönetimi’nin, bir yazıyla Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ilköğretim kurumlarında kalite dersinin zorunlu olarak müfredata alınmasını istediğini” gündeme taşımıştım…
O yazının sonuna da şu notu düşmüştüm:
“Kalite Birliği’nin bir başka önemli girişimi de Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) nezdinde oldu. Bu girişim ve önemine ilişkin yazımı da önümüzdeki günlerde kaleme alacağım.”
Konuya hemen;
Dünyaya “Toplam Kalite Yönetimi” kavramını kabul ettiren Armand V. Fiegenbaum’un “Kalite bir ahlak felsefesidir” sözüyle giriş yapalım…
Ve ardına da;
"Toplumcu Ahlak" kavramının üzerinde ısrarla duran, ahlaki kaidelerin mecburi, gayesinin de toplum olduğunu vurgulayan merhum Ziya Gökalp’in “Ahlak” isimli şiirinden şu mısraları ekleyelim:
“Ahlak yolu pek dardır; /Tetik bas, önü yardır. / Sakın hakkım var deme / Hak yok, vazife vardır…”
***
Anlaşılan o ki “Kalite; bir ahlak felsefesidir ve bütün toplum bu konuda vazifelidir” diyen KALBİR yönetiminin savaşçıları bir tarafı uçurum olan dar yoldan dönmeyi hiç düşünmüyorlar…
Bu yüzden Türkiye’de kalitenin yaygınlaşması, temiz kalite anlayışının toplumun her kesimine ulaşması, kaliteli üretimin teşvik edilmesi ve en nihayetinde kronik hale gelen istihdam, sınırlı yerli marka ve uluslararası pazar sorununa çözüm üretip, Türkiye’nin kalkınma hedeflerine ulaşmasını arzuluyorlar…
Başkan Mustafa Karaman’ın yanı sıra Kalite Birliği Onursal Başkanı Prof. Dr. Erkan Işığıçok ve Kalite Birliği İkinci Başkanı Ferudun Baykara’nın öncülüğündeki bir avuç yürekli insan; bu kez “Yönetim Sistemleri” konusunda faaliyet gösteren milli akreditasyon kuruluşumuz TÜRKAK tarafından akredite edilen “yerli-yabancı bir kısım belgelendirme kuruluşlarını" gündeme taşıdı.
Peki neden?
Türk Akreditasyon Kurumu yani TÜRKAK’ın akredite ettiği “bu yerli ve yabancı belgelendirme kuruluşlarının uygulamaları arasındaki farklılıklar, öncelikle haksız rekabete, toplumda ve özellikle sanayi kuruluşları nezdinde kalitenin kirletilmesine neden oluyor” da ondan…
***
Peki nasıl?
Akreditasyonun belirli kuralları olmasına rağmen;
Bir kısım belgelendirme kuruluşları sahada farklı, dokuman üzerinde farklı işlem tesis ederek, işini ciddi yapan belgelendirme kuruluşlarının pazarını daraltıyor, haksız rekabete sebebiyet, temiz kalite anlayışına ise zarar veriyor.
Tabi haliyle yanlış yönlendirilen KOBİ seviyesindeki sanayi kuruluşlarının da pazar payları daralıyor…
İşte bu durumun ortadan kaldırılmasını arzulayan KALBİR Yönetimi, 18 Temmuz 2022 tarihli bir yazıyla hem de belgelendirmenin en kritik başlığı olan “Adam/gün sayısı” konusundaki uygulama örneğini vererek TÜRKAK’ı uyardı.
Bu uyarı şu cümlelerle yapıldı:
“İşini ciddi yapan, akreditasyon kurallarına uygun hareket eden belgelendirme kuruluşları adam/gün sayılarından taviz vermemekte ve kural ne istiyorsa ona göre hareket etmektedir. Ancak, bir kısım belgelendirme kuruluşları, adam/gün sayılarına riayet etmemekte, sahada daha az sayıda kişiyle (genellikle 1 kişi ile) tetkik yapmakta, dokuman üzerinde ise istenen adam/gün sayısını göstermekte, böylece belgelendirme veya tetkik ücret maliyetini düşürerek haksız rekabete yol açmakta, ayrıca ayıplı hizmet kapsamında bir hizmet sunduğu gibi, evrakta sahtekarlık olarak da addedilecek bir işlem tesis edilmektedir.”
***
TÜRKAK Başkanı Sayın Gülden Banu Müderrisoğlu, yazı masasına geldiğinde “mutlaka işin bu evrakta sahtecilik kısmıyla ilgilenecektir” diyelim ve konuya devam edelim:
Daha vahimi ise örnek konuyla ilgili işlemin, sanayi kuruluşlarına bilgi verilmeden yapılıyor olması…
Sistem böyle işleyince;
Belgelendirme kuruluşları arasında ücret farkı oluştuğu, bunun kalitesizlik maliyetini artırdığı gerçeğine vurgu yapan KALBİR Yönetimi, çözüm için şu önerilerini sıralıyor:
TÜRKAK tarafından tetkik edilecek olan belgelendirme kuruluşlarının sadece ofis denetimi ile yetinilmemesi,
Tetkik heyetlerinin de firmalar nezdinde, Türk Akreditasyon Kurumu tarafından sorgulanması,
Açılış toplantılarının ve tetkiklerin görüntülü kayıt altına alınması ve sonrasında bu kayıtların incelenmesi,
Ayrıca akreditasyon belgeleri iptal edilen veya askıya alınan tüm kuruluşların kamuoyuna ifşa edilmesi.
***
"’Beş belge üç kuruşa’ reklamlarını, yerel ve ulusal medyada, sosyal platformlarda yayınlayarak, adeta belge satışı yapan kuruluşlara dönük tedbir alınmasını, bu kuruluşların daha ciddiyetle sorgulanması” talebinin dile getirildiği bu yazıdan, bakalım;
Türkiye Cumhuriyeti’nin en başarılı Dışişleri Bakanı olarak kabul edilen Türk düşmanlarına her platformda ağzının payını veren Sayın Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu haberdar edilecek mi?
Eminim ki;
Sayın Bakanımız Çavuşoğlu, dünyanın her ülkesinde A’dan Z’ye kaliteli Türk ürünlerinin raflarda yer aldığını görmeyi hepimizden çok isteyecektir. Dolayısıyla KALBİR’in gündeme taşıdığı bu kalitesizliği veya kalite kirliliğini ortadan kaldırmak için gereğini yapacaktır…